Günün ilk ışıkları ilk kez Anıtkabir'e vuruyor.
Oradan yansıyıp yayılıyor dalga dalga görkemli şehrin üzerine...
Moru sarıya, sarıyı beyaz sarıya götürerek,
Hayat veren bu ışıkların ilk düştüğü yerde,
Bir başka hayat veren yaşıyor...
Tutsak, ezilmiş, sömürülmüş,
İnsanlıktan uzak yaşama terkedilmiş bir ulusu silkeleyen,
Onu şerefli geçmişine yakışır bir yaşam ortamına çeken,
Ona bağımsızlığını tattıran,
Ona özgürlüğün kutsallığını öğreten,
Ona insan olmanın en yüce onuruyla,
Bir başka hayat veren yaşıyor...
Güneş dediniz mi ilikleriniz ısınır,
Ağaçlara su yürür,
Dallar baharlanır,
Cansızlar canlılaşır...
Anıtkabir'de yatanın adını andınız mı da öyle olur işte.
****** dediniz mi, silkinirsiniz, uyanırsınız;
Uygarlığa doğru, kardeşliğe doğru, barışa doğru,
İnsanı insan eden ilkelere doğru,
Aydınlık yarınlara doğru koşarak canlanırsınız...
İkisi de can verendir..
İkisi de hayat verendir..
Biri doğada,
Diğeri düşünde, sosyal yaşamda, ulus bilincinde, yurt sevgisinde..
Ne zaman güneşten yoksun kalsanız önce ürperir, sonra üşür,
Daha sonra sararıp solarsınız...
Çarpıtır sizi güneşsiz olmak...
Hasta olursunuz.
Benliğinizin usul usul yok olduğunu,
Kemirildiğini,
İskeletinizin çöktüğünü hissedersiniz...
Atardamar atmaz,
İşleyen yürek işlemez,
Gören gözler görmez olur.
Yaşayamazsınız güneşsiz bir dünyada...
Bu, öteki için de böyledir. ****** için de..
Onun ilkelerinden uzaklaştıkça,
Aynı toprakta yaşayan,
Aynı bayrağın kutsal sevincini taşıyanlar,
Binlerce,
On binlerce,
Yüz binlerce şehit kanı ile sulanmış olan,
Bu toprakların gerçek değerini bilmez olurlar;
Ayyıldızlı bayrağın kutsallığındaki tada varamaz,
Düşman kesilirler..
Durur damarlarındaki asil kan;
Akmaz olur...
Muhtaç olduğu kudret,
Onu bu ihanetten dolayı terkeder gider...
Soluk alıp verişinde özgürlüğü değil,
Sömürülmeye yönelişi,
Tutsaklığa zincirlenişini yaşar..
Gören gözlerinde alabildiğine uzanan
Kendi yurt toprakları değil,
Ona göz dikmiş olanların
İçeridekilerle işbirliği yaparak yangın yerine çevirdikleri,
İşgal altında bir yıkıntıdır.
İçmek için uzandığı tertemiz suda gördüğü,
Kirli, alçak bir düşman çizmesinin yansımasıdır..
****** ilkelerinden uzaklaştıkça,
Bu gaflet ve dalalete düştükçe,
Görebileceğiniz manzaralar,
Duyabileceğiniz şeyler bunlardır işte...
Karınız, bacınız, ananız,
Sevdiceğiniz size ait değildir.
Evim diyeceğiniz eviniz,
Malım diyeceğiniz malınız,
Yurdum diyeceğiniz toprağınız,
Denizim diyeceğiniz deniziniz,
Özgürlüğüm diyeceğiniz özgürlüğünüz,
Tarihim diyeceğiniz tarihiniz,
Dinim diyeceğiniz dininiz,
Tanrım diyeceğiniz Tanrı'nız,
Bayrağım diyeceğiniz bayrağınız yoktur..
Bu nedenledir ki;
Nasıl güneşsiz bir dünyada yaşayamazsınız,
****** ilkelerinden yoksun bir dünyada da,
Türk ulusu olarak yaşayamazsınız...
****** doğalı bir yüzyıl olmuş öyle mi?
Ya öleli?...
Öleli mi?
Ölür mü insanı, toprağı, bayrağı, uygarlığı, özgürlüğü, bağımsızlığı, onuru biraraya getirenler?
Bunlardan yoksun yaşayanlara taze kan, yürek, bilek, akıl ve irade gücü verenler ölür mü?
Mustafa Kemal'ler ölmez;
****** olup ölümsüzleşirler...
Türkü öldürmeden ******'ü;
******'ü öldürmeden Türkü öldüremezsiniz evrende...
Bu söz gerçeğin ta kendisidir...
Bizim içerdeki ya da dışardaki düşmanlarımız,
Ne zaman başkaldıracak olsalar,
Önce ******'e dil uzatırlar...
Onu küçük düşürmeye,
Yeryüzünde benzeri olmayan başarısını,
Devrimlerini kötülemeye çalışırlar.
Bunda başarıya ulaşsalar,
Türkü de silerler haritadan..
Ama böyle davranan dilleri koparacak,
Böyle düşünen talihsizlere,
Hak ettikleri dersi verecek kuşaklar yetişmiştir çok şükür...
Onu rahat uyutan,
Onun Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerdir..
Bu gençler, bazan on sekizinde çıkar karşımıza,
Bazan yetmişinde..
Yaşları ne olursa olsun,
Yüreklerinde ve kafalarında
****** meşalesi yandığı için gençtirler...
****** uyumaz..
Su uyur, düşman uyur, ****** uyumaz..
Nitekim,
Son yıllarda yaşadığımız acı olaylar da göstermiştir ki,
Gerçekten de ****** uyumuyor..
Yurdunu,
Ulusunu,
Tüm içerdeki ve dışardaki düşmanlara karşı,
Tek başına,
Bir fikir olarak,
Bir ideal olarak,
Bir yaşam felsefesi olarak bekliyor...
Güneşten uzaklaşmayınız,
Ölürsünüz...
****** ilkelerinden uzaklaşmayınız,
Çökersiniz,
Tutsak olursunuz,
Benliğinizi yitirirsiniz,
Susuz, havasız kalırsınız..
Atardamarınız atmaz,
İşleyen yüreğiniz durur olur.
Ananız, bacınız, kardeşiniz, yavuklunuz, toprağınız, bayrağınız olmaz.. Bunların hiçbiri kalmaz elinizde.
Bırakmazlar size namusunuzu, inançlarınızı,
Yaşam için gerek duyduğunuz şeyleri...
Hiçbirini bırakmazlar size!..
Biliniz ki, Türk'ün en büyük ve tek dostu yine Türktür..
Türkü ******'le, ******'ü Türkle yaşatınız..
Bu görev sizin...
Sabiha GÖKÇEN 1981 (******’le Bir Ömür)